Giriş   
Zaman: 30 Nis 2025 05:13
 
Hukuk
Ana sayfa
Yenilikler
Hukuk programları
İçtihatlar
Hukuk sembolleri
Hukuki veritabanları
Linkler
  YARGITAY HUKUK DAİRELERİ İÇTİHATLARI   
  İçtihat  Seçin:   
 
İçtihat Ara: 
Sıralama:      
Dairesi:                      Önemli İçtihatlar
Kaynak:
Aranan Kelime:
 
Bulunan içtihat: 585 adet
14.HD.
E: 2002/4998 K: 2002/5670
19.9.2002
  • İSTEMLE BAĞLILIK
      1086 s. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 74


ÖZET: T.C.
Y A R G I T A Y
14.Hukuk Dairesi
E:2002/4998
K:2002/5670
T:19.02.2002
İSTEMLE BAĞLILIK
(1086 s. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu m. 74)
Dava, tapuda isim tashihi isteğine ilişkindir. Davacı, tapuda "Ümmügülsün" olan adının "Ümmügülsüm" şeklinde düzeltilmesini istemiştir. Mahkemece, davacının adı yanında talep olmadığı halde tapuda "Mahmut" olan baba adının da "Mükerrem" olarak düzeltilmesine karar verilmiş, davalı vekili hükmü temyize getirmiştir.
H.U.M.K.nun 74.maddesi gereğince hakim, tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremez. Dava dilekçesinde davacının sadece tapuda "Ümmügülsün" olarak yazılan adının "Ümmügülsüm" şeklinde düzeltilmesini talep ettiği, duruşma esnasında da talebini bu şekilde tekrarladığı gözetilmeden talep aşılarak yazılı şekilde baba adının da düzeltilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 19.9.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:570       Okuma:161460 
4.HD.
E: 2003/4922 K: 2003/10460
23.9.2003
  • ZAMANAŞIMI DEFİ
  • ANCAK İLERİ SÜRENE HAK SAĞLAMASI
  • HAKİMİN SAVUNMA İLE BAĞLI KALMA ZORUNLULUĞU
      HUMK


ÖZET: T.C
YARGITAY
4.HUKUK DAİRESİ
Esas Karar
2003/4922 2003/10460
Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ :Nevşehir Asliye 2. Hukuk Hakimliği
TARİHİ :3.4.2001
NOSU :2001/27-2001/102

Davacı Orman Genel Müdürlüğü temsilcisi tarafından, davalı Mustafa ve diğerleri aleyhine 19.1.2001 gününde verilen dilekçe ile davacı Orman İdaresi çalışanı olan davalıların mevcut olmayan fidanları dikilmiş gibi göstererek neden oldukları idare zararının davalılara ödettirilmesinin istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 3.4.2001 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı temsilcisi tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız eylem nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Orman Genel Müdürlüğü, kurum çalışanı olan davalıların mevcut olmayan ağaç fidanlarını dikilmiş gibi göstererek davacı kurumu zarara uğrattıklarını ileri sürerek uğranılan zararın tazminini istemiştir.
Davada ileri sürülen yöntemine uygun zamanaşımı def'i işin esasına girmeyi engeller. Ancak, davalılardan duruşmaya gelen Ahmet ile yargılamaya katılmayan davalıların hiçbiri davaya karşı zamanaşımı def'inde bulunmamışlardır. Zamanaşımı, hakkı ortadan kaldıran değil, hakkın istenebilirliğine engel oluşturan bir kurumdur. Bu bakımından davalı tarafından ileri sürülmedikçe yargıç, görevinden dolayı olayda zamanaşımının gerçekleştiğini gözönüne alamaz. Mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, olayda zamanaşımının gerçekleştiği belirtilerek davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23.9.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:569       Okuma:161553 
16.HD.
E: 2001/10362 K: 2001/9698
6.12.2001
  • GEREKÇE İLE HÜKÜM FIKRASININ UYUMLU OLMA ZORUNLULUĞU
  • HAKİMİN TALEP OLMAKSIZIN RESEN DAVAYI TETKİK ETMESİ
  • TALEPTEN FAZLAYA KARAR VERİLMESİ
      HUMK


ÖZET: T.C.
Y A R G I T A Y
16. Hukuk Dairesi
Sayı:
Esas 2001 Karar
10362 9698

YARGITAY İLAMI

Mahkemesi :İ 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
Tarihi :3.4.2001
Nosu :1996/364-251
Davacı :Emine ve müşterekleri
Davalı :Hazine

Taraflar arasında genel kadastro ile oluşan tapunun, tapu kaydına dayanarak açılan iptali davası sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 1003 ada 3, 4, 6 parsel sayılı 3153.32, 5858.41 ve 3485.83 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı Emine ve müşterekleri, yasal süresi içinde tapu kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak adlarına tespit edilen 1003 ada 5 parselin dayanak tapusu 17123 metrekare olduğu halde 1854.34 metrekare olarak tespit edildiğini, eksik kısmın ikmali için 1003 ada 3, 4, 6 parsellerin tespitinin iptaliyle adlarına tescil isteği ile dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacıların 22.3.1973 tarih 118 nolu tapu ile 17123 metrekare yere malik olduğu 1003 ada 4 parselde 4194.66 ve 44 parselde 1074 metrekarelik kısımlarında davacılar tapusuna dahil olduğu, ancak Hazine adına olan tapuların karayollarına tahsis edildiği ve otoyol altında kaldığı fiilen mevcut olmadığından davanın reddine, Karayolları aleyhine şartları varsa bedel davası açmakta davacıların muhtariyetine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacıların dayandıkları tapu kaydı 27.4.1950 tarih sahife 81, cilt 57'de kayıtlı bulunan 118 numaralıdır. Bu kaydın tarihi gerek tutanakta gerekse kararda yanlış gösterildiği belirlenmiştir. Dayanılan tapu kaydının miktarı 7123 metrekare olup kaydın sınırında emvali metruke bulunduğundan, kayıt kapsamının miktarına değer verilerek belirlenmesi zorunludur. Kadastro sırasında tapu kaydının dava dışı 1003 ada 5 sayılı parsele revizyon gördüğü anlaşılmaktadır. Kaydın revizyon gördüğü parselin miktarı ise 1854.34 metrekaredir. Mahkemece kararın gerekçesinde tapu kaydının miktarı doğru olarak 7123 metrekare olarak belirtildiği halde kararın hüküm fıkrasında 17123 metrekare olarak gösterilmiştir. Kararın gerekçesi ile hüküm fıkrasının uyumlu olması zorunludur. Gerekçe ile hüküm fıkrasının farklı olması bozma nedenidir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 74.maddesi gereğince hakim taleple bağlı olup talepten fazlaya karar veremez. Öte yandan anılan Kanun'un 72.maddesi gereğince, Hakim iki taraftan birinin talebi olmaksızın re'sen bir davayı tetkik ve halledemez. Davacılar tarafından 44 sayılı parselle ilgili olarak dava açılmadığı halde mahkemece sözü edilen parselle ilgili hüküm kurulması da usul ve yasaya aykırıdır.
Mahkemece taşınmazın fiilen otoyol haline dönüştürülmesi nedeniyle tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesi doğru ise de; kararın bu hali ile infazı ve kamulaştırma davasında dayanak olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca; tapu kaydının revizyonu ve davacının talebi dikkate alınarak davaya konu olan 1003 ada 4 sayılı parselin davacıların dayandığı tapu kaydının kapsamında kaldığının tespitine, tapu iptal ve tescili isteminin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğundan temyiz istemlerinin bu nedenle kabulü ile hükmün BOZULMASINA 6.12.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:568       Okuma:161131 
18.HD.
E: 2003/1143 K: 2003/2923
10.4.2003
  • KAT MALİKLERİ KURULU KARARI VE İŞLETME PROJESİ İPTALİ DAVASI
  • HAKİMİN TALEPLE BAĞLI KALMASI ZORUNLULUĞU
  • MİMARİ PROJENİN İPTAL EDİLMESİ
      HUMK


ÖZET: T.C
Y A R G I T A Y
18.HUKUK DAİRESİ

ESAS KARAR
2003/1143 2003/2923
Y A R G I T A Y İ L A M I

Mahkemesi :İ 6.Sulh Hukuk Mahkemesi
Tarihi :26.11.2002
Nosu :2001/1147-2002/1326
Davacı :B Grup
Davalı :A.İlhan
Dava dilekçesinde kat malikleri kurulu kararının ve işletme projesinin iptaline karar verilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili ile davalılardan apartman yönetimi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; 23.5.2001 tarihli kat malikleri kurulunca çatıya sekiz daire kapasiteli güneş enerjisi sistemi ve uydu anteni yapılması konusunda alınan 5 nolu kararın ve buna dayalı olarak düzenlenen yönetim planı ve işletme projesinin iptalini yargılama sırasında verdiği 27.8.2002 havale tarihli ek dilekçesi ile de atıl durumda bulunan mevcut iki adet güneş enerjisi sisteminin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemeleri sonunda mevcut 2 güneş enerjisi sisteminin kaldırılması istemi kabul, kat malikleri kurulu kararı ile buna dayalı olarak hazırlanan işletme projesinin iptali davası ise reddedilmiş ve ikinci bilirkişi kurulunca düzenlenen rapor doğrultusunda asansör ve merdiven mahallinin üstündeki teras çatının üzerine duvarlar 50' şer cm. genişletilip demir konstrüksiyonla platform yapılarak bu platformlara 8 adet güneş enerjisi sistemi kurulması konusunda karar verilmiştir.
HUMK'nun 74.maddesi uyarınca hakim her iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup ondan fazlasına hüküm veremez Mahkemece davanın, kat malikleri kurulu kararı ve buna dayalı işletme projesinin iptali istemi ile sınırlı olduğu gözetilmeden istem aşılarak ve kısmen mimari projeyi de değiştirir biçimde karar verilmesi,
2-Dosya içeriğinden ikinci bilirkişi incelenmesine ilişkin keşif masrafının davalılardan K. Apartmanı Yönetimi tarafından mahkeme veznesine yatırıldığı anlaşıldığı halde mahkemece davacı tarafından yapılan harcamalara katılması suretiyle yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılmasında hataya düşülmesi,Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 10.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:567       Okuma:160367 
13.HD.
E: 2003/1698 K: 2003/5680
6.5.2003
  • HAKİMİN TALEPLE BAĞLI KALMA ZORUNLULUĞU
  • GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ
  • RUHSATSIZ YAPI-İFANIN MÜMKÜN OLMAMASI
  • SATIŞ BEDELİ VE KİRA ALACAĞI İSTEMİ
      HUMK


ÖZET: T.C.
YARGITAY
13.HUKUK DAİRESİ
BAŞKANLIĞI
Sayı :

Esas 2003 Karar
1698 5680

Y A R G I T A Y İ L A M I

MAHKEMESİ : B 8, Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12.7.2002
NO : 145-562
DAVACI : T D. vekili avukat Z A.
DAVALI : 1-A Z. 2-M G.

Taraflar arasındaki akdin feshi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı A Z t arafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalılardan A Z ait taşınmazda diğer davalı M G. tarafından inşaa edilen binadan 3. normal kattan iki adet daireyi 15/123 arsa payı ile beraber 12.8.1999 tarihli düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın alarak 5.300.000.000 TL bedel ödediğini, ancak inşaatın daha temel aşamasında iken ruhsatsız olması nedeniyle mühürlendiği, bugüne kadar ruhsat çıkarılmadığı, sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiğini, sözleşmede yer alan 3 ay içinde teslim edilmesi şartının yerine getirilmesinin mümkün olmadığını bildirerek, ödenen satış bedeli 5.300.000.000 TL ve teslim tarihini geçen her ay için rayiç kira bedeli ile daireler teslim edilmemesinden dolayı mahrum kalınan kar bedeli olarak (fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere) 6.000.000.000 TL.nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmişlerdir.
Davalılar, cevap dilekçesi vermeyerek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu, sözleşmedeki dairelerin teslim tarihi olan 12.11.1999 tarihi itibariyle bitirilse idi dairelerin kaim değeri olarak hesap edilen 5.458.161.800 TL.nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; davalılardan A Z. kararı temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı 3.3.2000 günlü dava dilekçesi ile ödenen satış bedeli ile teslim tarihini aşan aylar için rayiç kira ile teslim edilmemesinden dolayı mahrum kalınan kar olarak fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 6.000.000.000 TL.nın tahsilini talep etmiştir. Mahkemece inşaatın sözleşmedeki teslim tarihi itibariyle tamamlanmış hali ile kaim değerine hükmedilmiştir. HUMK.nun 74. maddesinde "Kanunu Medeni ile muayyen hükümler mahfuz olmak üzere hakim her iki tarafın iddia ve müdafaalarıyla mukayyet olup ondan fazlasına veya başka birşeye hüküm veremez. Tahakkuk edecek hale göre talepten noksan ile hüküm caizdir" hükmünü içermektedir. Davacıya satışı vaadedilen dairelerin bulunduğu binanın henüz temel aşamasında ruhsatsız olması nedeniyle mühürlendiği, sözleşmenin ifasının mümkün olmadığı gerekçesi ile davacı sözleşmeden dönerek ödediği satış bedeli ve sözleşmede düzenlenen kira alacağının tahsilini talep etmiştir. Davacı sözleşmenin ifasını talep etmediğine göre, tapudan 15/123 arsa payını adına tescil ettirdiği de dikkate alınarak, davacı adına kayıtlı hissesinin iadesi koşulu ile davalılara ödediği 5.300.000.000 TL satış bedelinin iadesine karar verilmesi gerekirken, talep aşılarak taşınmazların tamamlanmış haliyle kaim değerine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Ayrıca iradesini sözleşmeden dönme yolunda ortaya koyan davacı, teslim tarihi aşan kira ve dairelerin teslim edilmemesi nedeniyle mahrum kalınan karı da isteyemez. Açıklanan gerekçelerle tapuda davacı adına oluşan hissenin iadesi koşulu ile ödenen satış bedelinin iadesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan gerekçelerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan gerekçelerle kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 6.5.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:566       Okuma:160788 
8.HD.
E: 2003/4194 K: 2003/4473
16.6.2003
  • MİRAS PAYININ DEVRİ
  • KADOSTRO DEVRİNDEN ÖNCEKİ DEVİR- HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
  • KADOSTRO EVRAKLARININ BİR TÜRLÜ BULUNAMAMASI
  • İSTEMLE BAĞLILIK
      HUMK


ÖZET: T.C.
Y A R G I T A Y
8.Hukuk Dairesi
Sayı:
Esas-2003-Karar
4194 4473

Y A R G I T A Y İ L Â M I
Mahkemesi : P 2.Asliye Hukuk Hâkimliği
Karar Tarihi : 16.05.2002
Esas ve Karar No : 1998/390 2002/268

Mehmet mirascıları Orhan ve müşterekleri ile Şerife ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair P 2.Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 16.05.2002 gün ve 390/268 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R
Davacılar vekili, davalıların miras bırakanlarına ait 853 ve 855 parsellerdeki paylara ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Tapu kayıtlarına göre 853 ve 855 parseller 5.8.1980 tarihinde hükmen ve ifrazen tarafların ortak miras bırakanı Mustafa kızı Ümmü adına tapuya tescil edilmiştir. Davacılar , davalıların miras bırakanı Mehmet ile davalı Sultan ın her iki parseldeki miras paylarını 30.4.1954 günlü senedle yakın miras bırakanları Halil oğlu Mehmet'e satıp devrettiklerini ileri sürerek iptal ve tescil isteğinde bulunmuşlardır. Mirascılık belgesine göre tarafların 11.03.1931 tarihinde ölen kayıt maliki Ümmü mirascıları oldukları belirlenmiştir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan MK.nun 612. maddesine göre miras payının satış ve devri yazılı olmak koşulu ile geçerlidir. Somut olayda , adı geçen kimselerin payının satılıp devredildiği belge ile doğrulanmış ve taşınmazların davacılar ve yakın miras bırakanları Mehmet in zilyedliğinde bulunduğu bildirildiğine göre bu yön kanıtlanmış bulunmaktadır. Miras payının devrinin kadastro tespitinden önce veya sonraki tarihte olup olmadığı özellik arz etmektedir. Şayet satış kadastro tespitinden önceki bir döneme rastlıyor ise , o takdirde davanın açılış tarihine göre hak düşürücü süre gerçekleşmiş olacaktır. Dosya arasında bulunan P Kadastro Mahkemesinin 21.09.1976 gün ve 1955/1175 esas , 1976/2223 karar sayılı hükümde dava konusu her iki parselin 438 ve 440 parsellerden ifrazen kayıt maliki Ümmü adına tescil edildiği açıklanmıştır. Tüm aramalara rağmen kadastro dosyası ve 438 ve 440 parsellerin kadastro tutanakları temin edilememiştir. Bu belirsizlik karşısında miras payı devrinin tespitten sonra kesinleşmeden önce olduğunun kabulü gerekir. Esas olan hak arama yolunun açık tutulmasıdır. Mahkemece bu yönler gözönünde tutularak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de , miras payını devreden davalıların 25.01.1992 tarihinde ölen Mehmet ile Sultan dışındaki diğer mirascıların paylarının iptal ve tesciline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. HUMK.nun 74. maddesi hükmü uyarınca hakim istekle bağlıdır. İstek aşılarak dava konusu edilmeyen paylar yönünde hüküm kurulmuş olması açıklanan nedenle doğru görülmemiştir.
Davalı Şerife ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA ve 13.500.000 lira peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 16.6.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:565       Okuma:103422 
18.HD.
E: 2004/463 K: 2004/1763
8.3.2004
  • KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI
  • İDDİA VE SAVUNMA İLE BAĞLI KALMA
  • KAMU DÜZENİ İLE İLGİLİ BUYURUCU HÜKÜM
  • İDARE ADINA TESCİL
      HUMK MD 74


ÖZET: T.C
Y A R G I T A Y
18.HUKUK DAİRESİ
ESAS KARAR
2004/469 2004/1763
Y A R G I T A Y İ L A M I

Mahkemesi :Yeşilyurt Asliye Hukuk Mahkemesi

Dava dilekçesinde kamulaştırma bedelinin arttırılması ile faiz ve masrafların davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 74. maddesinde hakimin her iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye hüküm veremeyeceği öngörülmüştür. Yasanın kamu düzeni ile ilgili bulunan buyurucu nitelikteki bu hükmü gözetilmeden tescile ilişkin bir istem sözkonusu olmadığı halde kamulaştırılan taşınmazın idare adına tesciline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 8.3.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:18 Sıra No:564       Okuma:49240 
16.HD.
E: 2004/7605 K: 2004/9332
8.7.2004
  • KADASTRO TESPİTİNE İTİRAZ
  • USULSÜZ TEBLİGAT İLE KARARIN KESİNLEŞMESİ
  • USULSÜZ DAVA AÇILMASI-TALEP OLMAKSIZIN DAVANIN HAKİMCE ÇÖZÜMLENMESİ
  • USULSÜZ KESİNLEŞME HAK SAĞLAMAZ
      HUMK


ÖZET: T.C.
Y A R G I T A Y
16. Hukuk Dairesi
Sayı:
Esas 2004 Karar
7605 9332

YARGITAY İLAMI

Mahkemesi : İ Tapulama Mahkemesi
Tarihi : 7.9.1966
Nosu : 1960/160-100
Davacı : Hüseyin vs.
Davalı : Fatma vs.

Taraflar arasında kadastro tesbitinden doğan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca incelenmesi istenilmekle; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
Kadastro sırasında 325 parsel sayılı 29.300 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz tapu kaydı, ifraz, taksim, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Fatma ve müşterekleri adına tespit edilmiştir. Muteriz davacılar ve arkadaşları, taşınmazda pay sahibi olduklarına dayanarak dava açmışlardır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda, itirazların reddine ve temyize konu 325 sayılı parselin "tespit gibi tesciline (İsmail ve Sadık adlarına)" karar verilmiş, hüküm davalılardan Fatma vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz istemi 325 sayılı parsele ilişkindir. Kararın 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tüzüğü hükümlerine göre davalı Fatma ya usulen tebliğ olunmadığı anlaşılmıştır. Mahkemece kararın kesinleştirilmesi kanuna uygun bulunmamaktadır. Temyiz isteminin süresinde olduğu saptanarak işin esası incelenmiş, tespitin 1959 yılında 5602 sayılı Tapulama Kanunu hükümlerine göre yapıldığı, yargılama sonunda 1960/160 esas ve 1966/100 sayılı kararla davanın reddine karar verilmiştir. İsmail ve Sadık tarafından usulen açılan bir dava bulunmamaktadır. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 72. maddesi uyarınca hakim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın davayı çözümleyemez. Mahkemece dava reddedildiğine göre karar tarihindeki 766 sayılı Kanun'un 54. maddesinin de uygulama yeri bulunmamaktadır. Usulsüz yapılan kesinleştirme sonucu tapu kaydı oluşturulması ve tapuda işlem yapılması da sonuca etkili değildir. Hal böyle olunca; taşınmazın tutanakta gösterilen tespit malikleri adlarına payları oranında tesciline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir. Temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 8.7.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:17 Sıra No:563       Okuma:49632 
19.HD.
E: 2002/5442 K: 2003/272
17.1.2003
  • • HACZİN DÜŞMESİ
  • • SATIŞ İSTEMEMEK
  • • SIRA CETVELİNE İTİRAZ
  • • KIYMET TAKDİRİNE İLİŞKİN TALEP VE İTİRAZ
      2004.İİK/106/110


ÖZET:ÖZET : Haczedilen taşınmazın iki yıl içinde satışının istenmemesi halinde haciz düşer.

Kıymet takdirine ilişkin talep ve takdir edilen kıymete itiraz İİK. nun 106. maddesindeki süreleri kesmez.

Haczi düşen davalıya ödeme öngören sıra cetvelinin iptaline dair şikayetin kabulü gerekirken reddi isabetsizdir.

DAVA : Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, borçluya ait taşınmazların satışından sonra düzenlenen sıra cetvelinde satış bedelinin davalıya ödenmesine karar verildiğini, süresinde satış istememesi nedeniyle haczi düşen davalıya ödeme yapılamayacağını ileri sürerek sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin satışa konu taşınmazları 4.8.1997 tarihinde haczettiğini, iki yıllık süre dolmadan 4.5.1999 tarihinde satış isteğini, davacı bankanın kıymet takdirine itiraz etmesi nedeniyle sürelerin işlemeyeceğini belirterek şikayetin reddi gerektiğini savunmuştur.

Merci Hakimliğince, kıymet takdirine itiraz sonuçlanmadan satış istenemeyeceğinden itirazın incelenmesi devam ederken sürelerin işlemeyeceği gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Bedeli paylaşıma konu taşınmaz davalı alacaklı tarafından 4.8.1997 tarihinde haczedilmiştir. İİK. hun 106 ve 110. maddeleri uyarınca haczedilen taşınmazın iki yıl içinde satışının istenmemesi halinde haciz düşer. Kıymet takdirine ilişkin talep ve takdir edilen kıymete itiraz İİK.nun 106. maddesindeki süreleri kesmez. Zira kıymet takdirine itiraz satışın istenmesine engel değildir. Ancak satış itiraz karara bağlandıktan sonra yapılmalıdır. Davalı alacaklının 21.9.1999 tarihli satış talebi iki yıllık süreden sonra yapıldığından haciz düşmüştür. Mercii Hakimliğince bu yönler gözetilerek şikayetin kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle reddinde isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  18.8.2006 18:17 Sıra No:562       Okuma:48062 
19.HD.
E: 2006/4792 K: 2006/7417
6.7.2006
  • TİCARİ İŞLEKME İLE İLGİLİ SÖZLEŞME
  • SU ABONMAN SÖZLEŞMESİ
  • AVNS FAZİNE HÜKMEDİLMESİ GEREKLİLİĞİ
      3095 sayılı kanun 2/2 maddesi


ÖZET:Yargıtay 19. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2006/4792
KararNo : 2006/7417
Mahkemesi : Ankara 4. Sulh Hukuk Mahkemesi
Dava Tarihi : 20.7.2005
Karar Tarihi : 26.10.2005
Davacı : Ekom Endüstri İnş. A.Ş.
Davalı : ASKİ Genel Müdürlüğü

Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın temyiz edilmeden kesinleşmesi üzerine hükmün kanun yararına bozulması Adalet Bakanlığının talebi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle dosya içindeki tüm belge ve evraklar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı vekili, müvekkili şirketin davalının abonesi olup, su tüketimine ilişkin borcunu ödediğini ancak bu ödemenin bilgi işlem sisteminde görülmediğinden mükerrer olarak müvekkili tarafından yeniden bu borcun ödenmek zorunda kalındığını davalının mükerrer tahsilatı iade etmemesi üzerine dava açma zarureti doğduğunu belirterek müvekkilinden fazla alınan bedelin faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, uyuşmazlık konusu olan 2005/5 tüketim dönemine ilişkin olarak düzenlenen faturanın davalıdan mükerrer olarak tahsil edildiği gerekçesi ile 1.724.35 YTL nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Bu karar aleyhine Adalet Bakanlığının ilgili yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması talebinde bulunulmuştur.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle davacı vekili dava dilekçesinde dava değerini 1.724.35 YTL olarak göstermiş olup bu miktar üzerinden harç yatırılmış ve mahkemece de aynı miktara hükmedilmiş olduğundan davada reddedilen bir kısım bulunmamasına göre yapılan yargılama giderinin davalının üzerinde bırakılmasında isabetsizlik bulunmamasına göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

2- Davacı tacir olup uyuşmazlığa konu alacak ticari işletmesi ile ilgilidir. 15.12.1999 gün ve 4489 sayılı kanun ile 3095 sayılı kanunda yapılan değişiklik sonucunda anılan kanun 2/2 maddesi uyarınca arada ticari sözleşme olmasa dahi ticari işlerde avans faizi istenebilir. Mahkemece anılan yasa hükmü gözetilmeksizin avans faizi yerine reeskont faizine hükmedilmesinde isabet görülmemiştir.

3-(1) nolu bentte de açıklandığı gibi davada redddedilen bir müddeabih bölümü olmadığı için davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerekirken bu yön gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, vekalet ücreti yargılama giderlerinden olup, davanın taraflarına yönelik olarak hükmedilmesi gerekirken vekiller lehine vekalet ücretine karar verilmesi de kabul şekli itibari ile doğru değildir.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte gösterilen nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteğinin kabulü ile HUMK.'nun 427/7 maddesi gereğince hükmün kanun yararına ve hukuki sonuçları kalkmamak koşulu ile bozulmasına, aynı yasanın 427/son maddesi uyarınca kararın bir örneğinin Resmî Gazete'de yayınlanmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesine 6.7.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Kaynak : 26260 sayılı 15.08.2006 tarihli Resmi Gazete

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  15.8.2006 13:46 Sıra No:561       Okuma:38103 
14.HD.
E: 2006/6449 K: 2006/7273
22.6.2006
  • TAPU İPTALİ VE TESCİL
  • HUSUMET
  • KOOPERATİF ORTAKLIĞI
  • DAVANIN TAPU MALİKİNE YÖNELTİLMESİ GEREKLİLİĞİ
      HUMK


ÖZET:Yargıtay 14. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2006/6449
Karar No : 2006/7273
Mahkemesi : Alanya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Tarihi : 5/2/2002
Numarası : 2001/298-2002/68
Davacı : PETER OLAF JELONEK
Davalı : SS DAMLA KONUT YAPI KOOP.

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 2/4/2001 gününde verilen dilekçe ile kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 5/2/2002 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi yazılı emir yoluyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR

Davacı, 1305 parsel sayılı taşınmazdaki kooperatif tarafından yapılan inşaatta 45 blok, 90 numaralı bağımsız bölümü kooperatif ortağı Emine Çetin'den satın aldığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm temyiz edilmeden kesinleşmiştir. Kararın temyizen incelenmesi yazılı emir yoluyla talep edilmiştir.

Dava kişisel hakka dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, devraldığı kooperatif ortaklığı payının adına tescilini istemektedir. Taşınmaz tapuda sınırlı sorumlu Alanya Damla Yapı Kooperatifi adına kayıtlıdır. Bir davada subjektif hakkı ihlal edilen kişi davacı bu hakkı ihlal ettiği iddia edilen kişi ise davalı sıfatına sahiptir. Tapu iptali tescil davalarında mülkiyet hakkının aktarılmadığı iddiası esastır. Bu hakkı aktarım borcu ise tapu malikine aittir. Davada husumetin davalı sıfatına sahip olan tapu malikine yöneltilmesi gerekir. Somut olayda; dava kooperatif ortağı olduğu iddia edilen ve tapuda maliki olmayan kişiye yöneltilmiş olup, tapu malikine husumet yöneltilmemiştir. Davanın doğru hasıma yöneltilmemesi nedeniyle davalı sıfatı yokluğundan reddi gerekirken işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir. Karar bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ: Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 427/6. maddesine dayalı kanun yararına bozma isteğinin yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün sonuca etkili olmamak üzere BOZULMASINA, gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 22/6/2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

Karar : 15.08.2006 günlü 26260 sayılı Resmi Gazete

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  15.8.2006 13:46 Sıra No:560       Okuma:38146 
10.HD.
E: 2001/2321 K: 2001/2569
3.4.2001
  • PRİM VE GECİKME ZAMMININ İPTALİ
  • YETKİLİ MAHKEME
  • SSK
      506 SYL YASA,HUMK


ÖZET: T.C
Y A R G I T A Y
10.Hukuk Dairesi

E. 2001/2321
K. 2001/2569
T. 03.04.2001

Y A R G I T A Y İ L A M I

Davacı, yasalara aykırı olarak tahakkuk ettirilen prim ve gecikme zammı ile buna vaki itiraz üzerine verilen red kararı ve bunu onayan komisyon kararının iptali ile borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde yetkisizliğe karar vermiştir.

Hükmün, taraflar Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurumun temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

506 Sayılı Kanunun 3917 Sayılı Kanunla değişik 80. maddesinin 6. fıkrası hükmüne göre; Kurum alacaklarının tahsilinde 21.07.1953 tarih ve 6183 Sayılı Kanun'un uygulanmasından doğacak uyuşmazlıkların çözümlenmesinde alacaklı Sigorta Müdürlüğünün bulunduğu yer İş Mahkemesi yetkilidir.

Dava, Kurum alacaklarının tahsilinde 6183 Sayılı Kanun'un uygulanmasından doğan uyuşmazlığa ilişkin olmayıp, davalı Sosyal Sigortalar Kurumu'nun 4792 Sayılı Kanun'un 6. maddesine 3917 Sayılı Kanun'la eklenen fıkralara dayalı olarak işin yürütümü için gerekli olan asgari işçilik miktarına göre re'sen tahakkuk ettirdiği prim borcunun anılan maddede öngörülen prosedür kapsamında iptali istemine ilişkindir.

Bu durumda, yetkili İş Mahkemesinin belirlenmesinde; 506 Sayılı Kanun 80/6. maddesi değil; 506 Sayılı Kanun'un 134. maddesi hükmünde hangi yer İş Mahkemesinin yetkili olduğunun öngörülmemesi nedeniyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun genel yetki kuralları esas alınacaktır.Giderek ölçümlemenin iptalini amaçlayan bu davada; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 9 ve 17. maddelerine göre yetkili mahkeme; Kurum'un ikametgahının bulunduğu Ankara İş Mahkemesi ya da işlemlerin yapılmış olduğu Kurum şubesinin bulunduğu Samsun İş Mahkemesidir ve davacının bu yönde bir seçimlik hakka sahip olduğu açıktır.

Davacı işveren de, davalı Kurum'un ikametgahının bulunduğu Ankara İş Mahkemesinde dava açtığına göre artık işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı biçimde yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Davalı Sosyal Sigortalar Kurumu'nun sonradan yargılama aşamasında aynı alacak için 6183 Sayılı Kanun uyarınca takibe geçmiş olması; davanın yukarıda öngörülen hukuki vasfı karşısında yetkili mahkemenin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun madde 9 ve 17. hükümlerine göre belirlenmesi ve davacının bu yönde seçimlik hakkı bulunduğu kuralını ortadan kaldıramaz.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.04.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  8.8.2006 13:10 Sıra No:559       Okuma:38094 
10.HD.
E: 2002/2764 K: 2002/3129
8.4.2002
  • HİZMET TESPİTİ DAVASI
  • SÖZLÜ YARGILAMA USULÜ-İLK İTİRAZ
  • YETKİLİ MAHKEME
      HUMK


ÖZET: T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi

E. 2002/2764
K. 2002/3129
T. 08.04.2002

Y A R G I T A Y İ L A M I

Davacı, murisi eşinin davalılardan işveren ait işyerinde 02.06.2000-10.10.2000 tarihleri arasında sigortalı olarak çalıştığının tespiti ile 01.08.2001 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde yetkisizliğe karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-5521 Sayılı İş Mahkemeleri Yasasının 7. maddesine göre iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanmaktadır. Aynı Yasanın 15. maddesi ile de bu yasada açıklık bulunmayan hallerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının uygulanması gerekeceği hükme bağlanmış olmakla, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 478. maddesi ile bu yargılama usulünde ilk itirazların her halde esasa girilmeden, ilk oturumda bildirilmeleri gerekmekte olup, bu konuda hakimin taraflara önel tanımasına ve dolayısıyla yasa tarafından öngörülmüş kesin süreyi ortadan kaldırmasına olanak yoktur. Aynı yasanın 187/2. maddesi ile ilk itirazlardan olan "yetkisizlik iddiasının" belirtilen süre aşılarak yapılmış olduğu dikkate alınmaksızın, yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir.

2-Dava; işveren ve Sosyal Sigortalar Kurumuna karşı açılmış bir hizmet tespiti davasıdır. Davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığının bulunması karşısında, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 9 ve 17. maddeleri uyarınca dava bunlardan birinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabilir. Somut olayda da; davacı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 9 ve 17. maddelerinin kendisine verdiği seçme hakkı çerçevesinde davasını, davalılardan Sosyal Sigortalar Kurumunun şubesinin bulunduğu Manisa İş Mahkemesinde açması ve davanın sırf davalılardan birini başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı iddiasının da ileri sürülmemiş olması karşısında, işin esasına girilerek sonucuna göre hüküm kurmak gerekirken yazılı gerekçelerle "mahkemenin yetkisizliğine" karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul olunmalı ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08.04.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  8.8.2006 13:09 Sıra No:558       Okuma:37840 
10.HD.
E: 2003/5828 K: 2003/6509
2.10.2003
  • EMEKLİ MAAŞI
  • ÇALIŞMAYA DEVAM HALİNDE YASAL KESİNTİ
  • YETKİ- İŞİN YÜRÜTÜLDÜĞÜ YER MAHKEMESİ
  • SSK NIN ŞUBESİNİN BULUNMASI
      ukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 17.mad, 506 Sayılı Kanunun 63/B-2 mad


ÖZET: T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2003/5828 2003/6509

Y A R G I T A Y İ L A M I

Mahkemesi :Güney Asliye Hukuk Hakimliği (İş)
Tarihi :18.03.2003
No :64 - 10


Davacı,emekli maaşından yapılan %15 kesintinin yasal olmadığının tespiti ile yapılan kesintilerin yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Noter olarak görev yapan davacının 01.09.1997 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumundan yaşlılık aylığı almaya başlamasından sonra, 01.10.1999 tarihinden itibaren 4447 Sayılı Yasa ile değişik 506 Sayılı Kanunun 63/B-2 maddesi uyarınca aylığından %15 Sosyal Güvenlik Destekleme Primi kesilmemesi gerektiğinin tespitine ilişkin davada yöntemince yapılan yetki itrazı kabul edilerek Ankara İş Mahkemesi yetkili kılınmışsada; davacının G..y İlçesinde Noterlik yapması ve işlemlerin Denizli Sosyal Sigortalar Kurumu İl Müdürlüğü tarafından yürütülmesi, Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nın Denizli'de şubesinin bulunması ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 17.madddesi nazara alınarak davanın Denizli İş Mahkemesi'nde görülebileceği gözetilerek dava dilekçesinin yetki yönünden reddine,dosyanın yetkili ve görevli Denizli İş Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmesi gerekirken,Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı'nın bulunduğu Ankara İş Mahkemesi'nin yetkili ve görevli kılınması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki,bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden karar bozulmamalı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438.maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın gerekçe ve hüküm fıkrasının 2.bendinde yer alan "Ankara" isminin silinerek yerine,"Denizli" isminin yazılmasına,ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 02.10.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  8.8.2006 13:09 Sıra No:557       Okuma:37658 
10.HD.
E: 2004/5631 K: 2004/7905
23.9.2004
  • YETKİ
  • FAZLA ÖDENEN MALULİYET AYLIĞININ İADESİ
      HUMK


ÖZET: T.C.
YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas Karar
2004/5631 2004/7905

Y A R G I T A Y İ L Â M I

Mahkemesi :Ankara 13. İş Mahkemesi

Davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 9.222.054.439 liranın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde mahkemenin yetkisizliğine karar vermiştir.

Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

1-Dava yersiz ödenen malüliyet aylıklarının davalıdan yasal faiziyle birlikte geri alınmasına ilişkindir. Davacı Kurum "Bulancak Asliye Hukuk (İş) Mahkemesine gönderilmek üzere Giresun Asliye Hukuk (İş) Hakimliğine" başlığını taşıyan dava dilekçesini 12.12.2003 tarihinde Giresun Asliye Hukuk (İş) Mahkemesine vererek davasını açmış, bu mahkeme, dava dosyasını hataen Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine göndermiş, yapılan dağıtım sonunda Ankara (13.) İş Mahkemesince davaya bakılarak yetkisizlik kararı verilmiştir. Dava, Kurum tarafından yetkili Bulancak Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinde açılmasına karşın Giresun Asliye Hukuk (İş) Mahkemesinin hatası sonucu dosyanın yetkisiz Ankara Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmiş olması gözönünde bulundurularak davacı aleyhine avukatlık ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmemesi gerekirken, mahkemenin bu giderlerden davacıyı sorumlu tutması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ: Hükmün üçüncü, dördüncü ve beşinci paragraflarının çıkartılmasına, ikinci paragrafının sonuna "yargılama giderlerinin ve avukatlık ücretinin yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına" sözcüklerinin eklenmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 23.09.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (DERLEME)
  Ekleyen: avfehmi  8.8.2006 13:08 Sıra No:556       Okuma:37731 

Hukuk İçtihadı Ekle
   
1, 2, 3, 4, 5 ... 39
2. sayfa (Toplam 39 sayfa)

KEYWORDS:  içtihatlar, Yargıtay Kararları, Yargıtay Kararları Dergisi, Ceza Genel Kurulu, Hukuk Genel Kurulu, İçtihadı birleştirme kararı, Emsal Karar, temyiz, bozma, Yargılamanın Yenilenmesi, Olağanüstü itiraz, Aleyhe bozma yasağı, ceza, ağır hapis, hapis cezası, Ykd programı, ictihat makrosu,bakale.com,bakalecom,bakale