Giriş   
Zaman: 05 Eki 2024 22:08
 
Hukuk
Ana sayfa
Yenilikler
Hukuk programları
İçtihatlar
Hukuk sembolleri
Hukuki veritabanları
Linkler
  YARGITAY CEZA DAİRELERİ İÇTİHATLARI   
  İçtihat  Seçin:   
 
İçtihat Ara: 
Sıralama:      
Dairesi:                      Önemli İçtihatlar
Kaynak:
Aranan Kelime:
 
Bulunan içtihat: 4249 adet
7.CD.
E: 2014/2954 E K: 2014/14281 K
8.7.2014
  • İDARİ YAPTIRIM KARARININ KALDIRILMASI
  • RADAR KONTROLÜ
  • RADAR İŞARETİNİN BULUNMAMASI
  • DÜZENLİ/İYİ İDARE İLKESİ
      2918 SK 50, 2918 SK 51,


ÖZET:2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 51/2-b maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı F.. A.. hakkında Alaşehir Trafik Denetleme Birim Amirliğinin 27/05/2013 tarihli ve GT-525573 sayılı idari para cezası karar tutanağı ile uygulanan 343,00 Türk lirası idari para cezasına yönelik başvurunun kabulü ile idari para cezası karar tutanağının iptaline dair Alaşehir Sulh Ceza Mahkemesinin 05/07/2013 tarihli ve 2013/493 değişik iş sayılı kararının Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulmasının istenmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2014 gün ve 2013/406441 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dosya incelendi:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talep yazısı şöyledir;
“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 51/2-b maddesine aykırı davranmak eyleminden dolayı F.. A.. hakkında Alaşehir Trafik Denetleme Birim Amirliğinin 27/05/2013 tarihli ve GT-525573 sayılı idari para cezası karar tutanağı ile uygulanan 343,00 Türk lirası idari para cezasına yönelik başvurunun kabulü ile idari para cezası karar tutanağının iptaline dair Alaşehir Sulh Ceza Mahkemesinin 05/07/2013 tarihli ve 2013/493 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Alaşehir Sulh Ceza Mahkemesince, radar kontrolü yapılan yerde radar işaretinin bulunmadığı, gerekli yasal uyarılar usulüne uygun şekilde yapılmadan kesilen para cezalarının hukuki mesnedinin bulunmadığı gerekçesiyle muteriz hakkındaki idari para cezasının iptaline karar verilmiş ise de;
“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun “Hız sınırları” başlıklı 50. maddesinin 3 ve 4. fıkralarında yer alan, “ (3) En çok ve en az hız sınırlarını gösteren işaret levhaları, gerekli görülen yerlere, ilgili kuruluşlarca konulur. (4) Bu Kanunla yetki verilen kuruluşlar tarafından yönetmelikte belirtilen hız sınırları yol ve trafik durumuna göre azaltılabilir veya çoğaltılabilir. Bu hallerde durum trafik işaretleri ile belirtilir ve uygun vasıtalarla duyurulur.” şeklindeki ve aynı Kanun'un “Hız sınırlarına uyma” başlıklı 51. maddesinin 1 ve 2. fıkralarında yer alan, “(1) Sürücüler, aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse yönetmelikte belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorundadırlar. (2) (Değişik fıkra: 08/01/2003 - 4785 S.K./4. md.) Hız ölçen teknik cihaz veya çeşitli teknik usullerle yapılan tespit sonucu hız sınırlarını yüzde ondan yüzde otuza (otuz dahil) kadar aşan sürücülere 64 700 000 lira, yüzde otuzdan fazla aşan sürücülere 131 900 000 lira para cezası uygulanır.” şeklindeki düzenlemeler ile yine bu Kanun'a dayanılarak çıkarılan Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Hız sınırları” başlıklı 100. maddesinin 1. fıkrasında yer alan, “(Değişik madde:01.09.2010 - 27689 S.R.G. Yön./ll.mad)
Karayolları Trafik Kanununda ve bu Yönetmelikte yazılı kayıt ve şartlar dışında ve aksine bir işaret bulunmadıkça yol durumlarına göre römorksuz araç cinsleri için saatteki asgari ve azami hız sınırları aşağıda gösterilmiştir.” biçimindeki düzenleme ve aynı Yönetmeliğin “Hız sınırlarına uyma ve hızın gerekli şartlara uygunluğunu sağlama” başlıklı 101. maddesinin 1, 2 ve 6. fıkralarında yer alan, “(1) Sürücüler aksine bir karar alınıp işaretlenmemişse bu Yönetmeliğin 100 üncü maddesinde belirtilen hız sınırlarını aşmamak zorundadırlar. (2) Araç sürülürken yapılan hız, radar ve benzeri teknik cihazlarla ölçülebileceği gibi kronometre veya değişik usullerle de ölçülerek tespit edilebilir. (6) Hız tahdidini belirleyen aksine bir işaret bulunmayan yerleşim birimleri içinden veya civarından geçen şehirdışı karayollarının bu kesimlerinde, can ve mal güvenliği açısmdan, karşıdan karşıya geçişler bir fiziki engelle yasaklanmış veya alt ve üst geçitlerle belirlenmiş ise ve hız yapmak yaya ve taşıt trafiği açısından bir engel teşkil etmiyorsa, taşıt sürücüleri yol ve trafik durumunu dikkate alarak yönetmeliğin kendilerine tayin etmiş olduğu azami hız sınırları içerisinde seyredeb'ilirler.” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, ne 2918 sayılı Karayolları Trafik Kânunu'nda ne de Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde radarla hız denetimi yapılacak yerlerde denetim yapıldığına dair ikaz levhası ve işaretleme bulundurulmasına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, yukarıda izah edilmeye çalışıldığı üzere aksine bir karar alınıp işaretleme yapılmadıkça sürücülerin yönetmelikle belirlenen hız sınırlarını aşmamak zorunda oldukları, somut olayda muterizin yerleşim yeri içerisinde otomobil araçlar için belirlenmiş olan 50 km/saat hız sınırını %10 dan daha fazla aşmak suretiyle 71 km/saat hızla gittiğinin radar cihazı ile tespit edilmiş olunması karşısında, itirazın reddi yerine, yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca Alaşehir Sulh Ceza Mahkemesinin 05/07/2013 tarihli ve 2013/493 değişik iş sayılı kararının bozulmasının istenilmesi arz ve dosya birlikte takdim olunur.”
I- Olay :
Alaşehir İlçesi Süleyman Demirel Caddesi üzerinde görevlilerce 27.05.2013 tarihinde radar aletiyle yapılan hız kontrolünde saat 14.54 de kabahatli F.. A..'nın hız limitini aştığı tespit edilmiş ve hakkında aynı tarihte 525573 seri nolu tutanak ile 343.00 Tl idari para cezası uygulanmıştır. Kabahatli Fırat bu idari para cezasının iptali için aynı gün Alaşehir Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunmuştur. Sulh Ceza Mahkemesince, yapılan inceleme sonucunda “Muteriz hakkında hız ihlali sebebiyle idari para cezası verildiği, ancak radar kontrolü yapılan yerde radar işaretinin bulunmadığı, gerekli yasal uyarılar usulüne uygun bir şekilde yapılmadan kesilen para cezalarının hukuki mesnedinin bulunmayacağı gözetilerek yapılan itirazın haklı olduğu kanaatine varılarak, usul ve yasaya aykırı idari yaptırım kararının 5326 sayılı yasanın 28/8-b fıkrası uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.” Şeklindeki gerekçeyle başvuru haklı bulunarak idari para cezası tutanağının iptaline karar verilmiştir. Bu karara karşı, Emniyet Genel Müdürlüğünün, mahkemenin gerekçesinin kanuna aykırı olduğuna ilişkin müracaatı üzerine kanun yararına bozma talebinde bulunulmuştur.
II- Kanun Yararına Bozma Talebine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
2918 sayılı Karayolları Trafik Kânunu'nda ne de Karayolları Trafik Yönetmeliğinde radarla hız denetimi yapılacak yerlerde, bu denetimin yapıldığına dair ikaz levhası ve işaretleme bulundurulması konusunda herhangi bir hüküm yer almadığı halde “radar işaretinin bulunmadığı ve gerekli yasal uyarıların usulüne uygun yapılmadığı” gerekçesiyle “idari yaptırım kararının kaldırılması” yönündeki Mahkeme hükmünün kanuna aykırı olduğuna ilişkindir.
III- Hukuksal değerlendirme :
Anayasamızın 2'nci maddesi hükmüne göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Anayasa Mahkemesinin yerleşmiş içtihatlarına göre (örneğin 27.03.1986-E:85/31-K:86/111, 08.11.1991-E:91/9-K:91/36 tarihli ve sayılı kararlar) “Hukuk devleti her eylem ve işlemi hukuka uygun, insan haklarına saygı gösteren, her alanda adaletli bir düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasaya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına hakim kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayıp yargı denetimine açık olan, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa bulunduğu bilincinden uzaklaştığında geçersiz kalacağını bilen bir devlettir.”
Kısaca, hukuk devleti “faaliyetlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukukî güvenlik sağlayan devlet” demektir.
Hukuk devleti, hukuka bağlı olan devlet demek olduğuna göre, devletin üç erkinden biri olan yürütme organının da hukuk kurallarıyla bağlı bulunduğu kuşkusuzdur.
Yürütme organı bakımından, idarî faaliyetlerinin belirliliği ve önceden bilinebilirliği zorunludur. Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin idare edilenler tarafından önceden tahmin edilebilir olması gerekir. İdari işlem ve eylemlerde idare bu yetkisini tüzük ve yönetmelik gibi genel kurallarla düzenlemek ve bu düzenlemelere uymak zorundadır. Buna “düzenli idare ilkesi” denir. Keza, yine idarî faaliyetlerin belirliliği ilkesi nedeniyle idarenin, istikrar kazanmış uygulamalarından vazgeçmemesi gerekir.
Yine hukuk devleti ilkesi, devletin “kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzen ve güvenliğini, kamu sağlığını ve çevreyi, ekonomik düzeni, toplum barışını ve düzenini, genel ahlâka ilişkin kuralları ihlal eden eylemleri yani suç ve kabahatleri, ulusal ve evrensel hukuk çerçevesinde, ödetme görev ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Ancak Devletin, esasen ve öncelikle bu kuralların ihlalini önleme görevi bulunduğunun kabulü gerekir. Başka bir deyişle, hukuk devletinin bir erki olan idarenin görevi, öncelikle bireylerin kuralları ihlal etmesini bekleyip cezalandırma yoluna gitmesi değil, kurallara uygun davranma düzeyini ve alışkanlığını geliştirmek olmalıdır. Bu husus “iyi idare ilkelerinin” de bir gereğidir. Keza idarenin (Yürütmenin) iyi idare ilkeleriyle bağlı olması da hukuk devletinin bir gereğidir. Nitekim ülkemizin de üyesi olduğu Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesinin 20 Haziran 2007 tarihli ve 999 sayılı Bakan Temsilcileri toplantısında, “İYİ İDARE KONUSUNDA ÜYE DEVLETLERE CM/REC(2007)7 SAYILI TAVSİYE KARARI” kabul edilmiştir.
Mezkur Tavsiye Kararının “Açıklık İlkesi” başlıklı 10 uncu maddesinde;
“1.İdare açıklık ilkesine uygun faaliyette bulunur.
2.İdare, karar ve işlemlerinden özel kişileri, resmi belgelerin yayınlanması da dahil olabilecek şekilde uygun araçlarla haberdar eder.
3.Kişisel verilerin korumasına ilişkin kurallara uygun olarak resmi belgelere erişim hakkını tanır.
4. Açıklık ilkesi, yasayla korunmuş gizliliğe zarar veremez.”
Hükmü bulunmaktadır.
Bu arada Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesi kararlarının hukuki niteliğini de izah etme gereği bulunmaktadır: Avrupa Konseyinin hukuksal etkinliği, sözleşmeler ve tavsiye kararları biçiminde ortaya çıkmaktadır. “Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı” Bakanlar Komitesinin, Avrupa Konseyi Statüsünün 15/b hükmüne dayanan, ulusal yasa koyuculara ve idarelere ölçü getiren, üye devletlerin hükümetlerine yönelik kararıdır.
Bağlayıcı olmamakla birlikte, kararların uzlaşma ile alınması ve Komite'nin hükümetleri “tavsiyeler doğrultusunda karar alıp almadıklarını bildirmeye” davet etmesi yöntemi tavsiyelerin dikkate alınmasını sağlamaktadır. Zaman zaman Danıştay, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiyelerini, kararlarında gerekçeyi desteklemek için kullanmaktadır. Örneğin, bir gazetecinin sarı basın kartı istemi idarece gerekçesiz bir işlemle reddedilmiştir. Danıştay, ret kararının gerekçeli olması zorunluluğunu kabul ederken diğer nedenlerle birlikte Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin tavsiye kararına da atıf yapmıştır. (DİDDGK, E:1995/769-K:1997/525, 17.10.1997, DD, 95, 1998, s.87). (Kaynak: Onur KARAHANOĞLULLARI, İdarenin Hukukla Kavranması: Yasallık ve İdari İşlemler, 2. Bası, Ankara 2012, Turhan Kitabevi, s.107, 395)
Konumuza ilişkin iç hukuk düzenlemesi şöyledir :
3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi hükmüyle “Karayollarında trafik düzenini sağlamak ve denetlemek” görevi İçişleri Bakanlığına tevdi edilmiştir. Aynı Kanunun 33 üncü maddesi hükmüyle de İçişleri Bakanlığı“kanunla yerine getirmekle yükümlü oldukları hizmetleri; tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer idari metinlerle düzenlemek” ile görevli ve yetkili kılınmıştır.
İçişleri Bakanlığının bu “düzenleme görev ve yetkisi” dahilinde, Trafik Denetimlerinde ve Trafik Kazalarında Alınacak Önlemlere İlişkin Yönerge hazırlanarak 31.10.2011 tarihli Bakan onayıyla yürürlüğe konulmuştur. “Trafik denetimlerinde; denetim öncesi, denetim anı ve sonrasında, trafik kazalarında ise; kaza mahalline intikal ve sonrasında yapılacak iş ve işlemlerin usul ve esasları ile trafiği yönetme ve düzenleme hareketlerini belirlemek” amacıyla çıkarılmıştır.
Yönergenin;
“Radarla hız denetiminde dikkat edilecek husususlar” başlıklı 34. maddesinin 1. fıkrasının (ç) bendinde şu kurala yer verilmiştir ,
“Sabit denetim yapılması durumunda radar aracı, karayolunun her iki yönünden kolayca görülebilecek ve trafiği tehlikeye düşürmeyecek şekilde konuşlandırılır.”
“Yol kullanıcılarının bilgilendirilmesi” başlıklı 47 nci maddesi aynen aşağıdaki şekildedir:
“(1)Trafik kurallarına uyma düzeyini arttırmak, trafik güvenliğini sağlamak ve yol kullanıcılarını bilgilendirip, bilinçlendirmek amacıyla, denetimin karayolunun hangi kesimlerinde, hangi sürelerde yapılacağı ve hangi konularda yoğunlaştırılacağı ve bunlarla ilgili risk bilgileri, neden-sonuç ilişkileri ve denetim sonuçlarının açıklanmasında ulusal ve yerel medya ile diğer iletişim araçlarından azami ölçüde faydalanılır.”
Görüldüğü gibi İçişleri Bakanlığı bu Yönerge hükmüyle “trafik kurallarına uyma düzeyini arttırmak, trafik güvenliğini sağlamak ve yol kullanıcılarını bilgilendirip, bilinçlendirmek” amacıyla trafik denetimlerinin;
- Karayolunun hangi kesimlerinde ve hangi sürelerde yapılacağı,
- Hangi konularda yoğunlaştırılacağı,
Hususlarında ulusal ve yerel medya ile diğer iletişim araçlarından azami ölçüde faydalanılmasını öngörmüştür.
Böylece, İçişleri Bakanlığı tarafından tesis edilmiş olan bir düzenleyici idari işlemle “trafik denetimlerinin karayolunun hangi kesimlerinde, hangi sürelerde yapılacağı ve hangi konularda yoğunlaştırılacağı hususlarında ulusal ve yerel medya ile diğer iletişim araçlarından da azami ölçüde faydalanılmak suretiyle yol kullanıcılarının (özellikle sürücülerin) bilgilendirilmesine” ilişkin bir düzenleme ihdas ettiği görülmektedir.
Sözü edilen bu düzenlemelerin, Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesinin Bakan Temsilcileri toplantısında kabul ettiği yukarıda gün ve sayısı yazılı “iyi idare konusundaki” tavsiye kararının 10. maddesinin 1. ve 2. fıkra hükümlerine uygun bulunmaktadır.
Yönergenin 3152 sayılı Kanunun 29 uncu maddesi hükmüne göre İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşları olan ve mahsus kanunları uyarınca da bu Bakanlığın sevk ve idaresi altında bulunan genel kolluk kuvvetleri içinde yer alan trafik zabıtasını bağladığı da tartışmasızdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince:
Yönergenin 34/1-ç ve 47 nci maddesi hükümleri karşısında “radarla hız denetiminin karayolunun hangi kesiminde ve hangi sürelerde yapılacağı” hususunda yol kullanıcılarının bilgilendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Bu husus aynı zamanda Avrupa Konseyinin Bakanlar Komitesinin Bakan Temsilcileri tarafından kabul edilen tavsiye kararının iyi idare ilkelerinden olarak kabul edilen “açıklık ve uygun araçlarla haberdar etme” ilkelerinin de bir gereğidir.
Yönergenin 47 nci maddesi hükmüne göre, idare bu bilgilendirme faaliyetinde “ulusal ve yerel medya ile diğer iletişim araçlarından” azami ölçüde faydalanacaktır. İdarenin “yol kullanıcılarını her koşulda bilgilendirmek” ile yükümlü tutulduğu, bu amaçla “ulusal ve yerel medya ile diğer iletişim araçlarında da azami ölçüde yararlanma cihetine gidebileceği sonucuna varılması gerekmektedir. İdare öncelikle kendi mutat vasıta ve yöntemleriyle bilgilendirme yapacaktır. Zira “karayolundan yararlananlara, yol, trafik durumu ve yakın çevre ile ilgili gerekli bilgileri vermek, yasaklama ve kısıtlamaları bildirmek suretiyle trafik düzen ve güvenliğini sağlamak amacına yönelik olarak karayollarında uygulanacak trafik işaretlerinin, standart, anlam, nicelik ve nitelikleri ile diğer esaslar”, 19.06.1985 tarihli ve 18789 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Trafik İşaretleri Hakkında Yönetmelik ile düzenlenmiştir. Dolayısıyla, Trafik Denetimlerinde ve Trafik Kazalarında Alınacak Önlemlere İlişkin Yönergenin 47 nci kapsamındaki bilgilendirmenin, bu Yönetmelikteki usul ve esaslara göre konulacak “trafik işaret levhaları” ile yapılması gerekmektedir. Bu yöntem dışında gerekiyorsa medya ve diğer iletişim araçlarından da yararlanacaktır. Dolayısıyla, bahse konu Yönerge hükmü uyarınca, “radarla hız denetiminin karayolunun hangi kesiminde ve hangi sürelerde yapılacağı” konularında sürücülerin, her şeyden önce trafik işaret levhalarıyla bilgilendirilmesi zorunludur.
Öncelikle kişilerin can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla yapılması gereken trafik denetimlerini, yol kullanıcılarına ceza vermek amacıyla bilgilendirme yapmadan kural ihlali yapmasını beklemek, trafik kurallarının konuluş amacına uygun olmadığı gibi araç sürücülerine tuzak kurulması anlamına gelecektir ki bu durum, çağdaş hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmaz ve kabul edilemez.
IV- Sonuç ve karar :
Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteği yerinde görülmediğinden REDDİNE 08.07.2014 günü oybirliğiyle karar verildi.

                                                    (Yargitay.gov.tr)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  30.8.2024 22:52 Sıra No:4249       Okuma:712 
3.CD.
E: 2020/10833 K: 2020/7606 K.
24.6.2020
  • ÖĞRENCİYE KARŞI KASTEN YARALAMA
      TCK 86/2, TCK 86/3D, TCK 86/3E


ÖZET:Oluşa ve tüm dosya içeriğine göre, sanığın öğretmen olarak görev yaptığı okulda mağdurun öğrenci olduğu, ders sırasında gürültü yapılmasına sinirlenen sanığın projeksiyon cihazını açmakta kullanılan çubuk ile mağdurun avuç içine bir defa vurmak suretiyle kamu görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanarak üzerine atılı silahla basit yaralama suçunu işlediği gözetilerek mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, tedip hakkının kullanıldığından ve suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle yasal olmayan gerekçeyle yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24.06.2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.

                                                    (internet)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  19.10.2023 13:15 Sıra No:4248       Okuma:4458 
9.CD.
E: 2015/8984 K: 2016/8343
22.11.2016
  • UYUŞTURUCU MADDE KULLANMAK
  • KULLANMAK MAKSADIYLA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK
      5237 SK 191, 5320 SK GEÇİCİ 7


ÖZET:Mevcut belge ve deliller, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından yeterli görülmediğinden, öncelikle, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;


a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değiştirilen TCK'nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen "Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz" hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK'nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca "davanın düşmesine",


b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 68. maddesi ile değişik TCK'nın 191. maddesi ve aynı Kanun'un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde "hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına",



c) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulandıktan sonra, yükümlülüklerini ihlal ettiği iddia edilen sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun'un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, TCK'nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmaya gerektirmiştir.

                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  24.5.2017 15:07 Sıra No:4247       Okuma:48544 
3.CD.
E: 2014/7210 K: 2014/26485
1.7.2014
  • HAYVANIN TEHLİKE YARATABİLECEK ŞEKİLDE SERBEST BIRAKILMASI
  • KASTEN YARALAMA
  • SALDIRI AMACIYLA KULLANILAN KÖPEK SİLAH SAYILIR
      5237 SK 6, 5237 SK 177


ÖZET:Sanığın yaralama eyleminde köpeğini kullandığının kabul edilmesine göre hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/3-e maddesi uygulanmayarak eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  27.2.2017 17:04 Sıra No:4246       Okuma:49894 
8.CD.
E: 2016/1745 K: 2016/11009
5.12.2016
  • BANKA VE KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI
  • BAŞKASINA AİT KİMLİKL BİLGİLERİYLE KREDİ KARTI ALINMASI VE KULLANILMASI
      5237 SK 245/1, 5237 SK 245/2, 5237 SK 245/3


ÖZET:Sanığın, şikayetçi E. Y.ye ait kimlik bilgilerini kullanarak katılan bankaya internet üzerinden yaptığı başvuru sonucu sahte olarak üretilen kredi kartını teslim alıp değişik zamanlarda nakit çekmek ve alışveriş yapmak suretiyle kullanma eylemlerinin TCK.nun 245/3., 43/1. maddeleri yanında ayrıca aynı yasanın 245/2. maddesinde düzenlenen sahte kredi kartı üretme suçunu da oluşturduğu gözetilmeden, eylemler kül halinde değerlendirilip, zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiği de gözetilmeden yazılı şekilde TCK.nun 245/3. maddesi uyarınca mahkumiyet hükmü kurulması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  7.2.2017 12:10 Sıra No:4245       Okuma:50180 
8.CD.
E: 2015/12397 K: 2016/2314
29.2.2016
  • BANKA VE KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI
  • BAŞKASINA AİT KİMLİKL BİLGİLERİYLE KREDİ KARTI ALINMASI VE KULLANILMASI
      5237 SK 245/1, 5237 SK 245/2, 5237 SK 245/3


ÖZET:Sanığın, katılan adına HSBC Bank ve Finansbank'a müracaatla sahte kredi kartı çıkartmak ve bu kredi kartlarıyla değişik zamanlarda harcama yapmaktan ibaret eylemlerinin her bir bankaya yönelik TCK.nun 245/2., ve 245/3., 43. maddelerine uyan suçları oluşturduğu gözetilmeden, yazılı biçimde TCK.nun 245/1, 43. madde ve fıkraları uyarınca hüküm kurulması,
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  7.2.2017 12:03 Sıra No:4244       Okuma:50053 
8.CD.
E: 2016/5518 K: 2016/7538
7.6.2016
  • BANKA VE KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI
  • BAŞKASINA AİT KİMLİKL BİLGİLERİYLE KREDİ KARTI ALINMASI VE KULLANILMASI
      5237 SK 245/1, 5237 SK 245/2


ÖZET:Sanığın, şikayetçiye ait kimlik bilgilerini kullanmak suretiyle oluşturulan sahte belgelerle mağdur Akbank T.A.Ş.'ye müracaatla kredi kartı çıkartmak ve bu kredi kartını kullanmaktan ibaret eylemlerinin TCK.nun 245/2., 43. ve 245/3., maddelerine uyan suçları oluşturduğu gözetilmeden yazılı biçimde hüküm kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış;
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  7.2.2017 11:54 Sıra No:4243       Okuma:50114 
15.CD.
E: 2016/4417 K: 2017/277
26.1.2017
  • KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASINDA YETKİ
  • BANKA VE KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI
      5237 SK 245/1


ÖZET:Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, olay tarihinde müştekinin iradesinin fesada uğratılarak şüpheli tarafından istenen telefona gelen 3D güvenlik şifresinin gönderilmesini müteakip, müştekinin kredi kartından A. Mahallesi Y.Sitesi Ataşehir/İstanbul adresinde faaliyet gösteren N. K. isimli işyerinden 490,00 Türk lirası tutarında alışverişin gerçekleştirildiği, soruşturma konusu dolandırıcılık suçunda menfaatin temin edildiği yerin İstanbul ili sınırları olduğunun anlaşılması karşısında, Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 12/10/2015 tarihli ve 2015/14021-29798 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere 6217 sayılı Yargı Hizmetlerinin Hızlandırılması Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 21. maddesi ile değişik 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 161/7. maddesi gereğince yetkili savcılık olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının belirlenmesine karar verilmesi gerekirken, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 28.05.2015 tarih ve 2015/304 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK'nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA,

                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  7.2.2017 11:15 Sıra No:4242       Okuma:50218 
10.CD.
E: 2013/10589 K: 2013/10595
25.11.2013
  • ELE GEÇİRİLEMEYEN UYUŞTURUCU MADDE İÇİN 43. MADDE UYGULANMAZ.
  • UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMAK
      5237 SK 188/3, 5237 SK 43/1,


ÖZET: Sanıkların, 09/11/2012 tarihinden önce, aşamalarda tanık olarak dinlenilen askerlere sattıkları kabul edilen uyuşturucu maddelerin ele geçirilerek uyuşturucu madde olup olmadıklarının teknik bir yöntemle tespit edilememesi karşısında, TCK'nın 43. maddesinin uygulanma koşulları bulunmadığı gözetilmeksizin sanıkların birden fazla kişiye uyuşturucu madde sattıkları gerekçesiyle haklarında TCK'nın 43. maddesi uygulanarak fazla ceza tayini,
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  23.11.2016 13:27 Sıra No:4241       Okuma:63406 
10.CD.
E: 2008/12662 K: 2011/56770
31.10.2011
  • 12 FİŞEK UYUŞTURUCU MADDE BULUNDURMAK
  • UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMAK
      5237 SK 188/3


ÖZET: Görevlilerce yapılan istihbari çalışmalarda, sanığın uyuşturucu madde sattığına yönelik duyumların alındığı, olay tarihinde saat 01.00 sıralarında yapılan telefon ihbarında ise sanığın esrar maddesi sattığı ve satmak amacıyla esrar bulundurduğu bilgisi üzerine saat 01.30'da İnkılap Caddesi Kasımpaşa Mahallesi üst geçidi altında sanığın yakalandığı üzerinde satışa hazır vaziyette fişek haline getirilmiş 12 parça halinde 4 gram 800 miligram ağırlığında uyuşturucu madde yakalandığı, sanığın yakalandığı yer, satışa hazır vaziyette 12 parça uyuşturucu madde yakalanması ve dosyadaki diğer deliller dikkate alınarak sanığın eyleminin satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturduğu halde, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan hüküm kurulması,
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  23.11.2016 13:14 Sıra No:4240       Okuma:63731 
10.CD.
E: 2010/32243 K: 2014/198
10.1.2014
  • EROİNDE GÜNLÜK KULLANIM LİMİTİ
  • UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMAK
      5237 SK 188/3,, 5237 SK 188/4


ÖZET:Mersin'de oturan suç konusu net 5 gram eroini Mersin'den temin ederek yönetimindeki otomobille Adana'ya gelen sanığın, parkta oturduğu sırada yanına gelen diğer sanık Mehmet'e sigara paketi içerisindeki eroini gösterip cebine koyması üzerine görevliler tarafından yakalanması; sanığın Adana'ya hasta ziyareti için geldiğini söylemesi; günlük kullanılacak eroin miktarının yaklaşık 60 miligram ve suç konusu eroinin yaklaşık 83 günlük ihtiyacı karşılayacak miktarda bulunması; somut olayda belirlenen zaman dilimine göre bu eroinin kişisel ihtiyaç miktarının çok üzerinde olması karşısında; sanığın eyleminin '' Satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma'' suçunu oluşturduğu gözetilmeden, bu suçtan mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken tek olan fiil nitelik yönünden ikiye ayrılarak ''uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanığın beraatine ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ise sanık hakkında suç duyurusunda bulunulmasına'' karar verilerek hükmün karıştırılması,
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  23.11.2016 13:04 Sıra No:4239       Okuma:63845 
1.CD.
E: 2016/3000 K: 2016/3298
20.9.2016
  • AİLE İÇİ ŞİDDET DAVALARINDA AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞININ MÜDAHİLLİK HAKKI
      6284 SK 20/2


ÖZET:Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 sayılı CMK'nun 35/2, 260, 6284 sayılı Yasa'nın 2/1-d ve 20/2 maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na tebliği üzerine anılan kurum tarafından da temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü.

Sanık S. K. hakkında annesi olan maktüle N. K.yı nitelikli kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasanın 2/1-d ve 20/2 maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak CMK'nun 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve CMUK'nun mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,.. BOZULMASINA

                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  23.11.2016 12:21 Sıra No:4238       Okuma:63602 
20.CD.
E: 2015/1583 E. K: 2015/4690 K.
16.11.2015
  • UYUŞTURUCU MADDE TEMİN EDEN VE TEMİN EDİLEN
  • CEZA İNFAZ KURUMUNA UYUŞTURUCU MADDE SOKMAK
      5237 SK 188/3, 5237 SK 297/1


ÖZET:Sanık Mehmet hakkındaki mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:
Sanık hakkında tamamlanmış “uyuşturucu madde temin etme ve nakletme” suçu ile teşebbüs aşamasında kalan “ceza infaz kurumuna uyuşturucu madde sokma” suçundan ayrı ayrı uygulama yapılarak sonuç cezaların bulunması; daha ağır sonuç doğuran suç esas alınarak belirlenecek cezanın TCK'nın 297. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi gereğince yarı oranında artırılarak sonuç cezanın saptanması gerektiği gözetilmeden eksik ceza tayini, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Sanık Yaşar hakkındaki mahkûmiyet hükmünün incelenmesi:


Uyuşturucu maddenin bulundurulma amacı “kullanmak ise” 191. maddedeki suç; “satma, başkasına verme gibi bir amaç varsa” 188. maddenin 3. fıkrasındaki suçun oluşacağı, bu bağlamda, sanığın kullanmak istediği uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi temin etmesi için bir başkasını görevlendirmesinin durumu değiştirmeyeceği; bu durumda, temin edenin TCK'nın 188. maddenin 3. Fıkrasındaki suçu, kullanma amacında olanın ise TCK'nın 191. maddesindeki suçu işlemiş olacağı, sanığın suç konusu esrarı kullanma dışında bir amaç için temin edeceğine ve bulunduracağına ilişkin delil bulunmaması nedeniyle, sanığın fiilinin teşebbüs aşamasında kalan “kullanmak için uyuşturucu madde kabul etme ve bulundurma” ve “ceza infaz kurumuna uyuşturucu madde sokma” suçlarını oluşturacağı, belirtilen suçlardan ayrı ayrı uygulama yapılarak sonuç cezalar bulunup daha ağır sonuç doğuran suç esas alınarak belirlenecek cezanın TCK'nın 297. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi gereğince yarı oranında artırılarak sonuç cezanın saptanması gerektiği gözetilmeden uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması,

                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  22.11.2016 16:08 Sıra No:4237       Okuma:63918 
10.CD.
E: 2012/1119 K: 2012/10319
4.6.2012
  • UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ YAPMAK
  • YARDIM ETME
      5237 SK 188/3, 5237 SK 39


ÖZET:Sanığın, suçun kanuni tanımında yer alan fiili gerçekleştirmediği, ancak uyuşturucu madde almak isteyen şahısları, uyuşturucu satıcısı olan diğer sanıkla tanıştırmak suretiyle, diğer sanığın işlediği suçun icrasını kolaylaştırdığı dikkate alınarak, suçun işlenmesine yardım eden sanık hakkında TCK'nın 39. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  22.11.2016 15:59 Sıra No:4236       Okuma:63590 
20.CD.
E: 2015/296 K: 2015/1964
15.6.2015
  • UYUŞTURUCU MADDE TİCARETİ
  • ÖNLEME ARAMASI
  • ADLİ ARAMA
  • HUKUKA AYKIRI ELDE EDİLEN DELİL
      5237 SK 188/3, 2559 SK 9, 5271 SK 116, 5271 SK 119


ÖZET: sanıkların uçakla Iğdır ilinden İstanbul iline gelirken yanlarında uyuşturucu madde getirecekleri ihbarı üzerine arama işleminin Bakırköy 16. Sulh Ceza Mahkemesinin 15.07.2014 gün ve 2014/862 sayılı önleme arama kararınına göre gerçekleştirildiği olay tutanağına göre sanıkların ayakkabı içlerine gizlenmiş halde suç konusu uyuşturucu maddelerin ele geçirildiği anlaşılmaktadır.

2559 sayılı PVSK'nın 9. maddesine göre "önleme araması", suç işlenmesinin veya bir tehlikenin önlenmesi için yapılan aramadır. Önleme aramasının muhatapları suç şüphesi altında olmayan kişilerdir.

CMK'nın 116 ve 119. maddelerine göre "adli arama" ise, şüphelinin veya sanığın yakalanması ya da suç delillerinin elde edilmesi için yapılan aramadır. Somut bir suçun işlendiği şüphesi varsa önleme araması değil ancak adli arama yapılabilir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2013/610, 2014/512, 2013/841, 2014/513 ve 2014/166-514 sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; adli arama kararı gerektiren bir olayda önleme araması kararına dayanılarak ya da koşullarına uygun olmayan arama kararı üzerine yapılan arama hukuka aykırıdır. Böyle bir arama sonucu bulunan deliller ya da suçun maddi konusu "hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş" olacağından, Anayasa'nın 38. maddesinin 6. fıkrası ile CMK'nın 206. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi, 217. maddesinin 2. fıkrası, 230. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi ve 289. maddesinin 1. fıkrasının (i) bendi uyarınca hükme esas alınamaz.

Somut olayda gelen ihbar nedeniyle bir suçun işlendiği konusunda şüphe oluşmuştur. CMK'nın 116, 117 ve 119. maddelerine uygun şekilde "adli arama kararı" alınmadan, olaydan 2 gün önce verilen "önleme araması kararına" dayanılarak sanıkların üzerlerinde arama yapılması hukuka aykırıdır. Bu arama sonucu bulunan uyuşturucu madde ise hem "suçun maddi konusu" hem de "suçun delili" olup "hukuka aykırı yöntemle elde edildiğinden hükme esas alınamaz."


Sanıklara isnat olunan suçun maddi konusu olan uyuşturucu maddenin hukuka aykırı yöntemle elde edilmesi nedeniyle hükme esas alınamayacağından dosyada bulunan diğer deliller birlikte değerlendirilerek sanıkların hukuki durumlarının yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş

                                                    (UYAP)
  Ekleyen: Nihat Yorgancı  22.11.2016 15:54 Sıra No:4235       Okuma:63680 

Ceza İçtihadı Ekle
   
1, 2, 3, 4, 5 ... 284
1. sayfa (Toplam 284 sayfa)

KEYWORDS:  içtihatlar, Yargıtay Kararları, Yargıtay Kararları Dergisi, Ceza Genel Kurulu, Hukuk Genel Kurulu, İçtihadı birleştirme kararı, Emsal Karar, temyiz, bozma, Yargılamanın Yenilenmesi, Olağanüstü itiraz, Aleyhe bozma yasağı, ceza, ağır hapis, hapis cezası, Ykd programı, ictihat makrosu,bakale.com,bakalecom,bakale